Çarşamba, Haziran 27, 2007
Pazartesi, Haziran 25, 2007
Hangi Kitapları Okudum? 005
1992 yılında Umberto Eco'nun Foucault Sarkacı romanı ile yolcuğun başladığını ilk olarak yazmıştım. Ondan sonra edindiğim ilk kitap, yanılmıyorsam, üç sene sonra,
Bu kitap Kabbalah ile ilgili pratik çalışmalar göstermektense, "Gelenek" nasıl oluşmuştur, hangi süreçlerden geçmiştir, her gelen nasıl bir katkı yapmıştır, şeklinde bir kronolojik bilgi vermektedir.
Dharma Yayınlarından çıkan kitabın arka kapağında yazılmış notu buraya alıyorum.
"Bu çalışma, Kabala'yı son derece berrak bir şekilde ve mistik bilgiye karşı içten bir duyguyla açıklamaktadır.
Bu eseri tüm okuyuculara öneririm"
-Isaac Bashevis Singer-
Musevi mistisizmi, beşbin yıldan daha uzun bir süredir bazen parlak, bazen de karanlık bir dönem yaşayarak geliştirilmiştir. Bu öğreti geçmişte olduğu gibi günümüzde de, hatta Museviler arasında bile pek az anlaşılmaktadır.
Kabala'da Perle Epstein, bu ilgi çekici dünyaya (onun yöntemlerine, okullarına ve uygulayıcılarına) canlı ve kolay bir giriş sunmaktadır. Kabala'nın ünlü bilgelerinin ve ermişlerinin yaşamları yardımıyla Kabala tarihinin izlerini sürmekte ve Sefer Yetzirah ile Zohar gibi kaynaklardaki gizli geleneklerin yumağını çözmektedir. Kitabın içinde, Simeon bar Yohai, Isaac Luria, Abraham Abulafia ve Baal Shem Tov gibi önemli Kabalacıların deyişleri yardımıyla, Eski Ahit'in gizli öğretilerinden dini törenlere, esrik dualara ve yoğun meditasyonlara kadar geniş bir alanda bilgi verilmektedir. Yazar, eser boyunca, Kabala'ya göre aydınlanma yolunu açıklarken bir yandan da gerçek Musevi ruhunu nakletmektedir. Baal Shem Tov'un torunlarından biri olan Perle Epstein Ph.D., mistisizm ve diğer konularda birçok kitap ve makalenin yazarıdır.
Bu kitabı elime aldığımda iki sayfa bile ilerleyemediğimi anımsıyorum.
Araya giren zaman diliminde Kabbalah benim için gizemli bir bilgi olmayı sürdürdü.
İnternet'i sürekli kullanmaya başladığım 1998 ve sonrasındaki dönemde, o sıralar en çok kullanılan arama motorlarından Altavista'ya sürekli kabala, cabala, cabbala, kabbalah yazarak bilgi edinmeye çalışıyordum. Çoğunlukla ingilizce olan bu metinleri tercüme etmek bir yana anlamak bile mümkün değildi, benim için.
Ama en azından Hayat Ağacı'nın şekli, ne ifade ettiği, sefira'lar üzerine bir takım temel bilgiler edindiğimi anımsayabiliyorum.
2001 yılından itibaren spiritüel bilgilere olan ilgimin artması ve bir "tecelli" vizyonundan sonra güçlü bir okuma süreci başladı. Güçle birlikte disiplin kelimesini de kullanmalıyım, sanırım.
Raja Yoga-Meditasyon paratiklerinin çok etkili bir içsel süreç yarattığını hemen söyleyebiliyorum. Spiritüel bilginin özümsenmesi-yaşanması için meditasyonun önemli bir sac ayağı teşkil ettiğini yazmalıyız. Meditasyonsuz, tefekkürsüz, bilginin anlaşılması mümkün değildir. Göremediğimiz ama tecelli yoluyla ruhumuzda hissettiğimiz, çeşitli tezahürlerle anladığımız ilhamların derinleşmesi için maditasyon ya da tefekküre ihtiyacımız vardır.
Bu kelimelerin anlamını sadece "derin düşünme" olarak çeviremeyiz. Evet bu sözlükta böyle yazar; ilave olarak "bağlantıda olmak" anlayışını yerleştirmeliyiz.
Sürecin başında yaşadığım ve o zamanlar mucize addediğim pratiğin etkisi ile kabbalah bilgisinin arayışı daha da güçlendi.
İnternetin hayatımızdaki yeri ve önemi işte bu içinde yaşadığımız zaman diliminde daha iyi anlaşılmalıdır. Bilgiyi herkesin ulaşabileceği mesafeye koymak gerçek özgürlüktür. Bu özgürlüğü son altı senedir çok iyi kullandığımı düşünüyorum.
Yeri gelmişken internetteki en büyük okült, gizemci ve hermetik yazıların bulunduğu, kadim bilgilere çok kısa sürede ulaşabileceğiniz site olan Hermetics.org'un isimini yazmamız gerekiyor.
Kabbalah ile ilgili temel eserleri bu sitede okumak mümkündür.
Kabbalah ile ilgili ilginç çeviri romanlardan bir tanesi de Lizbon'un Son Kabalacısı'dır.
"Yıl 1507, kana susamış Hıristiyanlar gruplar halinde Lizbon sokaklarını arşınlamakta, karşılarına çıkan Yahudileri ya oracıkta boğazlamakta ya da götürüp yakmaktadırlar. 1947’de din değiştirmeye zorlanmaları ve ‘Yeni Hıristiyan’ diye adlandırılmaları Yahudileri kurtarmaya yetmemiş, yerli halkın marrano (domuz) diye çağırdığı bu insanlardan iki bini isyanda hayatlarını kaybetmiş, birçoğu da kentin merkezindeki Rossio Meydanı’na yığılan kütüklerin alevlerinde can vermiştir. Gizli bir kabalacı ve tezhip ustası olan Abraham Zarco, bu kargaşada evinin kilerinde ölü bulunur; yeğeni Berekiah bir ‘şohet’ bıçağıyla öldürülen dayısının katilinin, gizli batini meclisinin üyelerinden biri olduğuna inanmaktadır. Genç Berekiah, dayısının yaptığı son ‘Hagada’daki resimlerin yardımıyla katili bulmaya çalışırken sonu Konstantiniye’de bitecek bir yola girer. Entrika ve gizemle örülü bu yolda en büyük yardımcısı, Mağripli genç bir Müslüman olan Farid’dir. Yayımlandığı yıl büyük ilgi gören Lizbon'un Son Kabalcısı, gizemli kitaplar, elyazması metinler, dinî resimler arasında iz süren, polisiye tadında bir Ortaçağ serüveni."
Bir Dilek Tut - Kabalanın Gizemi Gahl Sasson
Diğer okumalara oranla çok daha rahat ve anlaşılır bir dille yazılmış, Gahl Sasson, Steve Weinstein'in Bir Dilek Tut Hayatın Değişsin - Kabala'nın Gizemi isimli kitabın Sefirot Ağacı'nı anlamak için çok temel bir anahtar olduğunu söyleyebilirim.
Bu kitap sanki günümüzün popüler kitaplarından The Secret'ın felsefesini sürüyor. On Sefirot arasında, tutulan bir dileğin içselleştirilme/güçlendirilme sürecinin meditasyonla gerçekleştirilmesi pratiği anlatılıyor.
Bu kitap doğru okunduğunda Kabaalah için önemli bir giriş kitabı olabilir.
"Gahl Sasson'un Kabala'ya-Kadim Musevi mistisizmi öğretilerine-sürükleyici, yaratıcı ve yepyeni yaklaşımı, maddi ve manevi tatmini arayanlar için tam bir doyum oluşturur. Onun meditasyon, rüyalar ve gerçek yaşam olaylarını efsaneler, ritüeller, ve felsefelerle bağdaştırdığı ve Dünya çapında yaptığı meşhur Yaşam Ağacı eğitimlerine dayanan, Bir Dilek Tut kitabı, yaşamdaki tüm zenginliklerin keşfedildiği ve kucaklandığı evrensel bir yolculuğa çıkmanızı sağlar. Her inançtan ve dini kesimden gelen okuyuculara Yaşam Ağacının- Evrenin Yaratılma Şablonu- enerjilerinin ister maddi olsun (yeni bir araba, daha yüksek bir maaş) ister kişisel gelişim ve keyfi (kilo kaybetmek, daha iyi bir iş imkanı, eşinizle daha yakın bir ilişki) veya hayatınızı değiştirecek derecede önemli bir Tanrı mesajı olsun bu dileğinizi gerçekleştirmek için nasıl kullanılacağını öğretir."
Türkçe'de yayınlanmış en önemli Kabbalah kitaplarından bir tanesi, Ahmet Akıncı'nın Kabala isimli eseridir.
Bu kitap Kabbalah'a yeni başlayanlar için anlaşılması güç olabilir. Benim çok keyif aldığım daha önce bilmediğim bilgileri aldığım, iki defa baştan sona okuduğum, elimin altında duran önemli kaynak eserlerdendir. İbrani harflerin gizemini bu kadar detaylı olarak Türkçe'de bulabilmek mümkün değildir.
"T-nrı, T-nrı'yı görmek istedi!"
Kabala'ya göre herşey işte böyle başladı.
O,bilinmeyen,idrak edilemeyen Sınırsız Kaynak'tan başlayarak yaratılan herşeyin; yaratılışın dilidir.
Ve de yaratılışın sırlarına giden bir anahtar.
Günümüzde insanlık,evrenin sırlarını yalnızca fiziksel bilgide aramaktadır.
Kabala ise evrensel bilginin fiziksel ve ruhsal anlamda bir bütün olduğunu ve
ruhsal bilgeliğin de bütünün diğer yarısı olduğunu vurgular.
Bilimin,dinlerin ve diğer ruhsal öğretilerin bir bütünün parçalarını oluşturduğunu
ve bunların birbirini tamamladığını öğretir.
Kabala bir din değil,bir öğreti değil ama evrensel bir bilgi,inanç ve mantık sistemidir.
Oluşum Kitabı - Sefer Yezirah
"Westcott ve Mathers"
Kabala İncelemesine Giriş isimli yazısı ile Dr. William Wynn Westcott; Açımlanmış Kabala yazı ile S. L. MacGregor Mathers.
Bu yazarın yazılarını ilk defa Hermetics.org sitesinde okumuştum. Hermetics.org, kısa bir zaman sonra Hermes Yayınlarına dönüştü; ve bu iki yazara ait yazıları Kabalaya Giriş ve Sefer Yezirah (Oluşum Kitabı) Kitabında toplayarak yayınladı. Türkçe'de bulabileceğimiz en etkili ve öz bilgileri bu kitapta okuyoruz. Kabbalah okumalarımızın da başına yazıyoruz.
Efsaneye göre, dört bin yıl önce Hz.İbrahim tarafından yazılmış olan Oluşum Kitabı anlamına gelen Sefer Yezirah, Kabala'nın en eski temel kitabıdır. Türkçe olarak ilk defa yayınlanan bu eserde evrenin oluşumu insanın ruhsal yapısı ve evrendeki yerini içeren Kabala'nın ana hatları verilmektedir.
Eserin daha iyi anlaşılması için, Kabala'nın anlamı, önemi, mistik öğretileri ve ezoterik şifrelerini açıklayan benzersiz Westcott ve Mathers'ın yazdıkları Kabalaya Giriş ve Açımlanmış Kabala eserlerini de kitabın girişine ekledik. Bu eserler Kabala'yı anlamakta ilk adımlarını atanlar için önerilen başyapıtlardır.
Bu kitabın bir başka özelliği Kabbalah okumları için temel teşkil eden Sefer Yezirah'ın Türkçe çevirisidir. Ahmet Akıncı'nin kitabını okuyacakların Sefer Yezirah'ı ellerinin altında bulundurmaları gerekiyor. Bunun için ya internetten ingilizcesini ya da Kemal Menemencioğlu'nun çevirisi ile bu kitabı edinmeleri gerekiyor.
Sefer Yezirah Kabbalah'nın şifrelerini veren geleneğin temellerinden...
Dion Fortune bu işe sanırım birazcık benim gibi yaklaşıyor. Kabbalah ile ilgilenmenin çeşitli zorlukları olduğunu söylemiştik. Bu zorluklar onu anlamak için yeterli zekamızın, algımızın olmadığından değildi. İlk dezavantaj, bir musevi olmamaktan kaynaklanmaktaydı.
Dion Fortune, eserinde diyor ki; "kaynak ne kadar yakınsa su o kadar temizdir."
İbranice bilmemek bir Kabbalah öğrencisi için büyük engeldir. Bununla eş uzantılı diğer konu Torah bilgisidir. Torah Kitabını hem İbrani dilinde okumak, hem de harfleriyle birlikte "görebilmek" çok önemlidir.
Ama bizim etrafımızdaki bütün inanç sistemlerine karşı handikapımız eşit uzaklıktadır.
Kur'an için Arapça bilmiyoruz...
Kadim Hint yazıtları için Sanskritçe bilmiyoruz...
Kabbalah için İbranice bilmiyoruz...
Geriye çeviriler kalıyor.
Fortune da kendi binasını inşa etmekten söz ediyor. Bir bina inşaatı için gerekli malzemeleri çevresinde bulmaya çalışıyor.
"Bu ünlü eser, Kabala gibi karmaşık bir konuyu herkesin anlayabileceği sarih bir dille açıklamaktadır. Altın Şafak Hermetik Cemiyeti adında gizli bir İngiliz örgütünün eski üyesi olan Dion Fortune, cemiyetin Kabala sırlarını ilk kez bu kitapta açıklamıştır. Kitap sadece bir Yahudi gizem öğretisi olan Kabala'yı değil, ama onu din, ezoterizm, mitoloji, okültizm, maji, astroloji, tarot ve simya ile ilişkilendirerek, kadim sırlar öğretilerini Hayat Ağacı denilen bir şablona kademe kademe oturtarak emsali bulunmayan bir anahtar sunmaktadır. "
Salı, Haziran 19, 2007
Tecelli ve Tezahür... 004
Kabbalah Üzerine Notlar... 003
Acaba yeni bir bölüm mü açmalıyım yoksa bu sayfa üzerinde yazmaya devam mı etmeliyim sorusu biraz canımı sıktı. Devam etme kararı aldım. Biraz daha disiplinli olmak kararı ile birlikte.
Neden Kabbalah'ya ilgi duyuyorum?
Açıkcası bunun içsel bir merakla birlikte uçsuz bucaksız ezoterik dünyanın içine kendimi sokabileceğim kapı olarak da görüyorum. Kuşkusuz bütün içrek, kapalı bilgilerin birbirleriyle etkileşimleri de var.
Büyük İslam düşünürlerinden Muhyiddin İbn Arabi'nin yaşamının önemli bir bölümünü geçirdiği bugünün İspanyası olarak bildiğimiz Endülüs'te zamanının Kabbalahcılarıyla hiç ilişkiye girmemiş olduğunu söylemek fazlasıyla saflık olur sanırım.
Okumalarımızın ilerleyen zamanında hem Arabi'yi, hem de Vahdet-i Vücut felsefesini mutlaka bu çalışmanın içine dahil etmemiz gerektiğine inanıyorum.
Kabala mı Kabbalah mı?
Bununla ilgili olarak küçük bir alıntı yapacağım.
"Kabbalah (İbranice קַבָּלָה "alma", Standard İbranice Qabbala, Tiberian İbranice Qabbālāh; muhtelif şakillerde yazılabilir; mesela: Cabala, Cabalah, Cabbala, Cabbalah, Kabala, Kabalah, Kabbala, Qabala, Qabalah, Kaballah) alma, kabul etme anlamına gelen kabbalah Yahudi Mistik öğretisidir. Kabbala'nın bir anlamı da gelenek ya da kulaktan ağıza demektir." Kaynak: Wikipedia
Yukarıdaki paragrafta da gördüğümüz gibi Kabbalah'nın muhtelif söyleniş ve yazılışı şekilleri var.
"Kabala ezoterik Yahudi doktrini olarak tanımlanabilir. İbranice'de ona QBLH (KBLH), Qabalah denilir. Bu da QBL, Qibel kökünden gelir ve anlamı "kabul etmek, almak"tir. Bu tabir ezoterik öğretiyi sözlü aktarım yolu ile iletmek geleneğinden kaynaklanır ve "tradisyon, gelenek"e yakın anlam bağı vardır."
Açımlanmış Kabala - S. L. MacGregor Mathers
Altın Şafak Hermetik Cemiyetinin Kurucularından Samuel Liddell MacGregor Mathers'ten yaptığımız bu alıntıdan da anlaşıla gibi gibi, yazımdaki farklılıklar İbranice'nin kendi imlasından kaynaklanmaktadır. İbranice'de sesli harf olmadığı gibi, Kur'an-ı Kerim okumasını kolaylaştıran etre-ötre dediğimiz ve harflere ses veren noktalama işaretlerinin de onuncu asırdan önce zaten kullanılmadığını da A.E.WAITE'ten öğreniyoruz.
Ben, Kabala olarak okuyorum, ama Kabbalah şeklinde de yazıyorum.
Bunun bir başka nedeni, örneğin Amazon.com'da yaptığım kitap araştırmalarında bütün bilinen Kabbalah eserlerinin benim yazdığım şekilde yazılmış olmasından kaynaklanıyor.
Salı, Haziran 05, 2007
The Alchemy of Sound - Gahl Sasson
Cuma, Nisan 20, 2007
Çarşamba, Ocak 24, 2007
Salı, Ekim 03, 2006
Dante'nin Cehennemi'nden...002
Kether ile başlayan kitabın ilk bölümü okunması ve anlaması neredeyse imkansızdı; bir o kadar da sıkıcı gözüküyordu.
Üzerinde çok durmadım. Kitabı tavsiye ettiğim kişilerin feryatlarını da aynı şekilde sakinleştiriyordum. Herşeye rağmen bir çok kişi okumayı tam da burada bıraktılar. Bu bölümü kitabın sonunda okumak çok daha aydınlatıcı ve anlaşılır kılıyor. Çünkü Kether'in kendi özünde de böyle bir anlamı var. Bütün bir kitabı Kether'in içinde bulabilirsiniz ve son eninde sonunda Kether'e dönüşür ve bir başlangıç olur. Bir döngüden söz ediyoruz. Sadece onu anlamaya çalışırsanız hiçbir zaman gerçekte ne olup bildiğini bilmeniz mümkün olmaz. Ancak diğer bölümlere Sefiralara doğru yolculuk etmeye devam ederseniz bu sefer modeli zihninizde canlandırırsınız.
Bir sonraki Sefirot olan Chochman’a, (kitaptaki çeviride Hokmah olarak okunuyordu) ilerlemek gerekiyor.
Kabbalah’ın gizli şifresinin içine ilerleyen yıllarda girdiğimde bu iki Sefirot arasındaki farkın kitaptaki farktan çok daha büyük olduğunu “anlayabildim.” Chochman – Bilgelik Sefirotu’nu idrak edişim neredeyse 10 yıl sonra olabildi. Zaten anlaşılması olanaksız Kether‘i ayırt edebilmek için O‘nunla, Chochman arasındaki, Sefirot Ağacı‘nda çok kısa görünmekle beraber, aslında çok uzun olan o “idrak” yolunu yürümek gerekiyordu.
Foucault Sarkacı’ndan o zaman diliminde ilgimi çeken tek şey Tapınak Şövalyeleri’ydi. Çok etkilenmiştim.
23 yaşındaydım ve o güne kadar evreni hep metaryalist felsefenin içinde marksist bir bakış açısı ile yorumluyor, rasyonellikten ve bilimden uzak durmamaya gayret ediyordum. “Bilim” fenomene dönüşmüş bir kavramdı. Aslında bir çeşit ibadet, tapınma şekliydi. Her fırsatta Tanrı’nın yokluğunu ispat edecek yeni buluşlar beklentisiydi. Çünkü Marks dini halkların afyonu olarak tanımlıyordu. Dinle, idealizmle bağlantılı herşey gericilikti; irrasyoneldi, sömürüye yönelikti. Buna hâlâ inanıyorum. Dinin bu etkiye sahip olduğunu düşünüyorum; fakat idealizm üzerine yeterince kafa yormamış olduğumu fark ettim.
Tapınak Şövalyeleri’nin hayat hikayesi ve günümüzle olan bağlantıları beni eninde sonunda Kabbalah’ın gizemli dünyasına çekecekti.
İlk başlarda Kabbalah’ın tanımınının etkisiyle, Musevi tasavvufu olduğunu düşünerek, anlaşılması ve izlenmesi imkansız bir yol olduğu fikrine kapılmıştım. Bu aslında çok da yanlış bir izlenim değil. Yakın olmadığınız, içinde yeralmadığınız bir kültürün inancını izlemek insana her zaman zor, hatta akıldışı gelir. Ancak entelektüel merak dürtüsü, bilme arzusu her türlü engeli anlamsız hale getiriyor.
Tasavvufun kendisi çoğu zaman dinin, inancın ve kabul görmüş kuralların dışında yeralır. İslam’da da tasavvuf zaman zaman din dışına çıkmak, sapkınlıkla, “batıni” olmakla bir anılır. Vahdet’i Vücut inancı kimilerinin derilerinin yüzülerek öldürülmesine neden olmuştur. Yeniçeri Ocağı’nın yakın durduğu Bektaşilik, Ocağın kaldırılmasıyla, bir süre sapkın bir tarikate dönüşmüştür.
Bu anlamda her musevi kabbalah’ın yolundan gitmediği gibi, musevi olmayan birinin kabbalah çalışmalarının içinde yeralması pekala olabilir, her ne kadar bu onu anlayacağı anlamı taşımasa da.
İlk kural şu ki; herhangi bir tasavvufi akımın içinde olmak, onu anlamaya çalışmak için Tanrı varlığınını kabullenebilmek gerekiyor. Tanrı’nın ne olduğunun tanımından çok farklı bir şey bu.
Nisan 2005 tarihinde Dharma’dan çıkan Ahmet Akıncı’nın Kabala çalışmasının sonsözü şu cümlelerle başlıyor:
“Büyük bir olasılıkla kitabı bitiren okurların büyük bir çoğunluğu şu an: ‘Bu da neydi böyle?’ demişlerdir.” Sayfa 331.
Evet, Kabbalah insanda “bu da ne böyle?” etkisi yaratacak cinsten büyük bir okyanus.
Tanrı’ya inanmayan; ama çok zeki birinin, ancak içindeki formülleri kavradıktan sonra mantığını çözebileceği, bununla birlikte “ne gerek var, ne yani?” diye yorum yapacağı bir şey.
Burada karşılıklı bir paradoks varmış gibi gözükebilir. Tasavvuf bir taraftan Tanrı’ya ulaşmanın O’nunla bir olmanın yoluyken, insanın kendi ruhunda O’nu aramaya çalışması, bulmasıyken, diğer taraftan da Tanrı’nın varlığını ispat etmeye çalışan bir bilgi de olabilir. Kabbalah kainatın her noktasında o kodları bulmaya çalışan bir “birlik” gibi de tanımlanabilir. Bu anlamda anlaşılması imkansıza dönüşebileceği gibi, bütün ömrünüzü verdiğiniz bir çalışma boş bir inan, yol da olabilir.
Belki de hiç görmediğiniz ya da fark etmediğiniz yepyeni bir dünyanın keşfi, yeniden tanımlanması, adlandırılması da…
Ve Tanrı’nın İlhamı ruhunuzda küçük de olsa bir ateş yaktığında artık bütün tasavvufi bilgilerle bütünleşebileceğiniz bir “aydınlanma” yaşanır.